Türkiye ve ABD, 100 milyar dolarlık ticaret hedefi için yeni yol haritası hazırlıyor

TAİK ve BCG işbirliğiyle hazırlanan Türkiye-ABD ticaret raporu küresel dinamikler doğrultusunda güncellendi. Beyaz eşyadan nükleere, tekstilden otomotive uzanan stratejik sektörlerde işbirliği artırılacak; 100 milyar dolarlık ticaret hacmi için özel planlar geliştirilecek.

Türkiye ile ABD arasında belirlenen 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi için yeni bir stratejik yol haritası hazırlanıyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesindeki Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK), 2019-2020 döneminde Boston Consulting Group (BCG) ile birlikte oluşturulan kapsamlı raporu güncelleme kararı aldı. Raporda küresel ticaret dengelerindeki değişim, sektörel öncelikler ve siyasi temaslar doğrultusunda revizyonlara gidiliyor.

İki ülke özel sektörlerinin öncülüğünde yürütülen proje, ilk oluşturulduğu dönemde ticaret hacminin artırılması için detaylı bir yol haritası ortaya koymuştu. Ancak pandemi sonrası değişen küresel trendler, tedarik zinciri krizleri ve yeni yatırım öncelikleri, raporun yeniden şekillendirilmesini zorunlu kıldı.

Stratejik sektörlere odaklanıldı
Güncellenecek raporda özellikle beyaz eşya, tekstil, hazır giyim, otomotiv, sivil gemi inşası, turizm, teknoloji, elektrik-elektronik ve nükleer enerji gibi sektörler ön planda olacak. Ayrıca üçüncü ülke ortaklıkları ve ABD’nin belirli eyaletlerine yönelik stratejik açılımlar da planlanıyor.

İş dünyası temsilcilerinden alınan görüşler doğrultusunda, iki ülke arasında karşılıklı yatırım ve ihracat potansiyelinin en yüksek olduğu sektörlere öncelik verilecek. Hedef, hem mevcut kapasiteyi artırmak hem de yeni ortaklık modelleri geliştirmek.

İhracat rakamları yükselişte
Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, 2023’te ABD’ye yapılan ihracat birçok sektörde artış gösterdi. Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı 856 milyon dolar olurken, elektrik-elektronik ürünlerde 774,1 milyon dolarlık satış gerçekleştirildi.

Gemi, yat ve hizmetleri sektörünün ihracatı 38,8 milyon dolara ulaşırken, otomotiv endüstrisi ABD pazarına 1,2 milyar dolarlık ürün gönderdi. Otomotivde bir önceki yıla kıyasla yüzde 18,9’luk artış kaydedildi.

TÜİK verileri de bu eğilimi destekliyor. Türkiye’nin ABD’ye toplam ihracatı geçen yıl yüzde 9,9 yükselerek 16,4 milyar dolar seviyesine çıktı. 2024 itibarıyla iki ülke arasındaki ticaret hacmi 32,6 milyar dolara ulaştı. Türkiye, ABD ile ticarette 124,9 milyon dolarlık dış ticaret fazlası verdi.

Siyasi temaslar ekonomik işbirliğini hızlandırdı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM 80. Genel Kurulu kapsamında New York’taki temasları ve Washington’da ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya gelmesi, yeni dönem beklentilerini artırdı. Bu görüşmeler, “dengeli yakınlaşma” süreci olarak nitelendiriliyor.

İki liderin buluşmasında ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkaracak somut adımlar ele alındı. Özellikle imzalanan “Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı”, nükleer enerji konusunda yeni ortak yatırımların önünü açacak önemli bir gelişme olarak yorumlandı.

Karşılıklı yatırımlar güçleniyor
ABD, Türkiye’nin ihracatta ikinci, ithalatta ise beşinci büyük ticaret ortağı konumunda. Türk şirketlerinin ABD’deki yatırımları 13,2 milyar dolara ulaşırken, Amerikan sermayesinin Türkiye’deki yatırımları 15,7 milyar dolar düzeyinde. Türkiye’de ABD ortaklı 2 binden fazla şirket faaliyet gösteriyor.

Özellikle ileri teknoloji, siber güvenlik, uzay sanayisi ve yeşil dönüşüm odaklı yatırımlar yeni fırsat alanları olarak öne çıkıyor. Uzmanlara göre iki ülke, ekonomik ilişkilerini sadece ticaretle sınırlı tutmayarak çok boyutlu stratejik ortaklıklara yöneliyor.

Hazırlanmakta olan yeni rapor, özel sektörün öncülüğünde ABD pazarındaki konumun daha da güçlendirilmesini amaçlıyor. Hedef eyaletler, lojistik hatlar, tedarik zinciri işbirlikleri ve ortak yatırım projeleri yol haritasına entegre edilecek.

Türkiye ve ABD, karşılıklı yatırımlar, enerji işbirlikleri ve üçüncü ülkelere yönelik ortak projelerle 100 milyar dolarlık ticaret hedefini yakalamayı hedefliyor. Yeni strateji, sadece ekonomik değil, jeopolitik ve teknolojik boyutlarıyla da değerlendiriliyor.

Sonraki Haber